Van Büyükşehir Belediye Başkanı Abdullah Zeydan, hakkında 2015’te “örgüte yardım”, “yasaklı bölgeye girmek” suçlarından açılan davanın karar duruşması öncesinde, “Şayet iktidar yargıya müdahale etmezse davanın beraatle sonuçlanması gerekiyor” dedi. Davanın karar duruşması, 11 Şubat’ta Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek.
2015’te çözüm sürecinin sonlanmasının ardından çatışmaları önlemek amacını taşıdığını söyleyen bir grup, “canlı kalkan” eylemi başlatmış, gruptan haber alınamadığını belirten, aralarında, o dönem HDP Hakkari Milletvekili olan Zeydan’ın da bulunduğu bir başka grup, Kamışlı Karakolu’na giderek, sivil halkın bölgeden tahliye edilmesini talep etmişti. Zeydan hakkında bu eylemi nedeniyle “örgüt propagandası yapmak”, “örgüte yardım etmek” ve “kanuna aykırı gösteri yürüyüşü düzenlemek” suçlamalarıyla fezleke hazırlandı. Milletvekilliği düşürülen Zeydan tutuklandı. Zeydan, dava sürerken, 5 yılın ardından tahliye edildi. Davada karar aşamasına gelindi.
Bilirkişi, Abdullah Zeydan’ın yargılamasına gerekçe gösterilen iddiayı çürüttü
Van Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmesinin ardından mazbatası önce iptal edilen, kentteki protestolar sürerken mazbatasının iadesine hükmedilen Zeydan, T24’ün davayla ilgili sorularına şu yanıtları verdi:
“Hukuk, adalet maalesef mesele biz olunca, olduğu gibi yürümüyor. Yani mahkemenin aldığı kararlarda bir siyasi müdahalenin olduğunun, siyasi saiklerle hukukun kullanıldığının net teyidi var. 2015’te çatışmalı sürecin yeniden başlamasıyla birlikte maalesef demokratik siyasetin üzerinde hukuk bir sopa olarak kullanıldı. Demokratik siyaseti bastırma ve siyasetin dışına itme girişimleriyle karşı karşıya kaldık. 11 Şubat’ta görülecek dava da böyle bir dava. Aslında bu bir kumpas ve siyasi saiklerle yürütülen bir dava.
“Önümüzü kestiler ve geri döndük”
2015’te çatışmalı süreç başladığında Yüksekova’da canlı kalkan eylemleri başladı. İnsanlar, çatışma ihtimalinin olabileceği yerlere giderek canlı kalkan oldular. Canlı kalkan olan sivil insanların olduğu yerin 5-6 kilometre üzerinde bir operasyon söz konusuydu. Bu sivillerin arasında barış anneleri de vardı. Eylemin yapıldığı yerlere, ulaşım önceden sağlanabiliyordu. Ancak daha sonra Yüksekova’nın hemen girişinde bulunan Kamışlı Karakolu, tüm giriş-çıkışları yasakladı. Orada kendi akrabalarının ve sivillerin yaşamlarından endişe duyanlar, valiliğe müracaat ettiler. Valilik ve kaymakamlıktan herhangi bir sonuç alamayan aileler bize geldiler.
Ben milletvekiliydim o dönem. Ailelerden bilgi gelmesinin hemen ardından kaymakamlığı ve valiliği aradım. Hiçbir şekilde bizimle görüşmediler. Ardından biz bir kamuoyu oluşturma kararı aldık. Kalabalık bir kitleyle Kamışlı Karakolu’nda bir basın açıklaması yapma ve o sivilleri sağ salim geri getirmek için oraya gitme girişiminde bulunduk. Tabi oraya giderken ben yine Yüksekova Kaymakamı’nı aradım. Bu kez kaymakamlığın özel kalemi cevap verdi. İnsanların hayatlarının tehlikede olduğunu söyledim ve Kaymakam Bey’e bunları iletmesini istedim. Maalesef geçişimize izin vermediler ve biz Kamışlı Karakolu’nun önünde büyük bir basın açıklaması yaptık. Araçlarımızı oraya bıraktık, 20-25 kilometre ötede olan insanlara ulaşmak adına bir girişimde bulunduk. İzin vermemeleri üzerine yürüme kararı da aldık ama hemen orada önümüzü kestiler ve biz geri döndük.
Ruşen Takva (solda), Van Büyükşehir Belediye Başkanı Abdullah Zeydan ile görüştü
“İddialarını somutlaştıramadılar”
Şimdi mesele buyken, bu kadar açıkken, o operasyon bölgesine 20 kilometre uzakta olduğumuzu hep iddia etmemize rağmen, niyetimizin orada mahsur kalan sivil yurttaşları geri getirmek olduğunu belirtmemize rağmen, onlar ısrarla bizim orada olduğumuzu ve operasyonları engellediğimize dair iddiada bulundular. Fakat bu iddialarını hiçbir zaman somutlaştıramadılar. Çünkü doğru iddialar değildi. Biz asla Kamışlı Karakolu’nu geçemedik. Operasyon bölgesine veya yasaklı bölgeye gidemedik. Bunun için orada bir keşif yapılması gerektiğini hep dile getirdik. Orada önümüzü kesen askeri yetkililerin ifadelerinin alınmasını da hep söyledik. Sonuç olarak; ‘örgüte bilerek isteyerek yardım etme’, ‘canlı kalkan olma’, ‘yasaklı bölgeye girme ve orada ‘operasyon seçeneklerini kısıtlama’ gerekçeleriyle bana 5 yıl ceza verdiler.
“Yargıtay lehime karar verdi”
Tutuklanmama sebep olan bu dosyaydı ve fezlekeler de bu dosya üzerinden hazırlandı. Fakat Yargıtay orada benim lehime bir bozma kararı verdi. Yargıtay, oradaki askeri tanıkların dinlenmesinin zorunluluk olduğuna ve orada bir keşif yapılması gerektiğine kanaat getirdi. Ancak bundan sonra askerlerin ifadeleri alındı ve orada bir keşif yapıldı. Keşifte de yasaklı bölgeye 14 kilometre, çatışma ihtimalinin olduğu bölgeye de en az 25 kilometre uzak olduğum bilirkişi raporuyla teyit edildi. Bununla birlikte orada önümüzü kesen üst düzey askeri yetkililer de mahkemeye geldiler ve tanık olarak ifade verdiler. Onlar da kendi ifadelerinde Kamışlı Karakolu’nun önünde benim önümün kesildiğini ve asla yasaklı bölgeye, operasyonların olduğu bölgeye gidemediğimi beyan ettiler.
Bilirkişi raporundan
“Beraat etmem gerekiyor”
Bütün bu beyanlara göre benim beraat etmem gerekiyor. Çünkü bana isnat edilen iddia, operasyon bölgesine girip operasyonları engellediğim yönündeydi. Bunun doğru bir iddia olmadığını hem bilirkişi raporuyla hem de üst düzey askeri yetkililerin tanık ifadeleriyle ortaya çıktı. Dolayısıyla süreç eğer hukuki ve adalet mekanizmaları üzerinden yürürse, beraatle sonuçlanacak bir süreçtir. Ama maalesef son süreçlerde de şahit olduğumuz gibi Türkiye’de yargı kurumuna siyasi müdahalelerin olduğunu görüyoruz. Bu dava ve önceki diğer davayla da ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin de ihlal kararı olduğunu belirtmemiz gerekiyor. AİHM de bu davayla ilgili hiçbir somut delil olmadığını söylüyor. Sadece soyut ithamlar var.
“Gidenlere dava açılmadı”
O dönem konuyu gündemleştirdiğimiz ve bu bilgilerden kaynaklı çok sayıda haber yapıldığı için o siviller birkaç gün sonra çok şükür sağ salim, oradaki askerlerin de izin vermesiyle evlerine geri döndüler. Onlara dava açılmadı elbette. Sadece bana dava açtılar. İyi ki de sadece bana dava açtılar. Bu vesileyle diğer insanları da benim gibi mağdur etmediler. Mantıken insan şunu düşünür. Gerçekten orada iddia edildiği gibi bir suç olsaydı, sadece benimle ilgili mi bir dava açarlardı? Elbette hayır, bu bir kumpastı ve bunu dosyayı hazırlayan savcı da, kararı veren hakim de biliyor. Bir an önce artık bu kumpaslardan vazgeçip hukuku uygulamaları lazım. Türkiye toplumunun buna ihtiyacı var. Yani barış ihtimalinin bile halkta bu kadar heyecan uyandırdığı, Türkiye toplumunun ihtiyaç duyduğu bir barış süreci yürüyorken, kalkıp yeniden hukuku bir sopa olarak kullanıp halkın iradesine çökme girişimlerinden siyasal iktidarın vazgeçmesi gerekiyor.”
Van Büyükşehir Belediye Başkanı Abdullah Zeydan kimdir?
Baletler neden paytak yürür ve neden pointe çıkmaz? |
Günün öne çıkan haberleri TIKLAYIN | Erdoğan’dan Bahçeli’ye geçmiş olsun telefonu: Durumu gayet iyi TIKLAYIN – Erdoğan’dan İmamoğlu’na: Bizim icraatımızın ulaştığı yerlere senin hayallerin bile ulaşamaz Ekrem! TIKLAYIN | Osman Kavala’dan Ayşe Barım açıklaması TIKLAYIN | 16 gündür aranıyordu; “Oflu Mert”in öldürülüp ormana gömüldüğü ortaya çıktı TIKLAYIN | Colani: Türkiye’nin PKK varlığıyla ilgili büyük endişeleri var, Suriye’nin komşu ülkelere zarar veren bir alan olmayacağına dair söz verdik TIKLAYIN | Türkiye’de ikâmet eden yabancıların sayısı açıklandı: Suriyeliler ve Afganlar kaçıncı sırada? TIKLAYIN | Kandilli Rasathanesi adres verdi: İşte tsunami tehlikesi altındaki şehir! |
More Stories
Ataşehir’de zincirleme kaza; 1 ölü, 2 yaralı
İngiltere, Apple kullanıcılarının şifreli verilerine erişim talep etti
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Hatay’daki Deprem Anneleri Korosu Etkinliğine Katıldı